Orta Doğu Sınırlarını Kim Çizdi ?

Aykutcan

Global Mod
Global Mod
Orta Doğu Sınırlarını Kim Çizdi?

Orta Doğu, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve stratejik konumu nedeniyle sürekli olarak dünya siyasetinin odak noktası olmuştur. Günümüzdeki sınırları ise büyük ölçüde 20. yüzyılın başlarında belirlenmiştir. Peki, Orta Doğu sınırlarını kim çizdi? Bu sorunun cevabı, özellikle I. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan olaylarda yatmaktadır.

Sykes-Picot Anlaşması ve Orta Doğu’nun Bölünmesi

Orta Doğu’nun modern sınırlarının büyük bir kısmı, 1916 yılında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ile belirlenmiştir. Bu anlaşma, İngiltere ve Fransa arasında yapılan gizli bir antlaşmadır. İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat François Georges-Picot tarafından imzalanan bu anlaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Doğu'daki topraklarını savaş sonrası nasıl paylaşacaklarını belirlemiştir. Anlaşma, bölgedeki Arap topraklarını İngiliz ve Fransız nüfuz alanlarına ayırmış, daha sonra da sınırlar çizilmiştir.

Sykes-Picot Anlaşması'nın Detayları

Sykes-Picot Anlaşması'na göre, Orta Doğu iki ana bölgeye ayrılmıştır:

1. Fransız Nüfuz Alanı: Suriye ve Lübnan'ın kuzey kısımları ile Anadolu'nun bazı bölgeleri.

2. İngiliz Nüfuz Alanı: Irak, Ürdün ve Filistin'in güney kısımları.

Bu bölünme, etnik ve dini yapılar göz önünde bulundurulmadan yapılmıştır. Bu da bölgedeki karışıklıkların ve anlaşmazlıkların temelini oluşturmuştur.

Mandat Sistemi ve Sınırların Belirlenmesi

I. Dünya Savaşı'nın ardından, 1920'de yapılan San Remo Konferansı ile Sykes-Picot Anlaşması daha da pekiştirilmiştir. Bu konferans sonucunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları üzerinde manda yönetimleri kurulmuştur. Milletler Cemiyeti tarafından verilen bu mandalar, aslında Sykes-Picot Anlaşması'na dayanmaktaydı.

Fransız Mandası: Suriye ve Lübnan üzerinde egemenlik kurdu.

İngiliz Mandası: Irak, Ürdün ve Filistin'de kontrolü ele geçirdi.

Diğer Önemli Faktörler ve Sınırların Çizilmesi

Balfour Deklarasyonu (1917): İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından yayımlanan bu deklarasyon, Yahudi halkına Filistin'de bir "milli yurt" vaat etmekteydi. Bu, İsrail Devleti'nin kurulmasının önünü açmış ve Filistin sorununun temelini oluşturmuştur.

Bağımsızlık ve Modern Devletlerin Kurulması

II. Dünya Savaşı sonrası, manda yönetimleri sona ermiş ve birçok Orta Doğu ülkesi bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak sınırlar, genellikle manda döneminde belirlenen şekliyle kalmıştır. Bu sınırlar, çoğu zaman etnik, dini ve kabile yapılarını göz ardı etmiş, bu da sürekli anlaşmazlıklara neden olmuştur.

Benzer Sorular ve Cevaplar

Sykes-Picot Anlaşması’nın bölgeye etkileri nelerdir?

Sykes-Picot Anlaşması, Orta Doğu'nun etnik ve dini yapısını göz ardı ederek çizilen sınırlarla, bölgedeki uzun süreli istikrarsızlıkların temelini atmıştır. Bu anlaşma, günümüzde de süregelen birçok çatışmanın ve anlaşmazlığın kökeninde yatmaktadır.

Balfour Deklarasyonu’nun önemi nedir?

Balfour Deklarasyonu, Yahudi halkına Filistin'de bir milli yurt vaat etmesiyle, İsrail Devleti'nin kurulmasına zemin hazırlamış ve Filistin sorununun başlamasına neden olmuştur. Bu deklarasyon, Arap dünyasında büyük tepkilere yol açmış ve bölgede uzun süreli çatışmalara neden olmuştur.

Mandat sisteminin Orta Doğu’daki etkileri nelerdir?

Mandat sistemi, Batılı güçlerin Orta Doğu üzerinde kontrol sağlamasına ve bölgede kendi çıkarlarına uygun yönetimler kurmasına olanak tanımıştır. Bu sistem, bağımsızlık mücadelelerine ve bölgesel gerilimlere neden olmuş, günümüzde de devam eden birçok sorunun kaynağı olmuştur.

Orta Doğu sınırlarının belirlenmesinde etnik ve dini yapılar göz önünde bulunduruldu mu?

Hayır, Orta Doğu sınırları belirlenirken etnik ve dini yapılar büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Bu da birçok etnik ve dini grubun kendilerini dışlanmış hissetmesine ve bölgede sürekli olarak yaşanan çatışmalara neden olmuştur.

Sonuç

Orta Doğu'nun sınırları, büyük ölçüde Batılı güçler tarafından, özellikle Sykes-Picot Anlaşması ve sonrası yapılan düzenlemelerle belirlenmiştir. Bu sınırlar, etnik ve dini yapıları göz ardı ettiği için bölgede sürekli olarak anlaşmazlıklara ve çatışmalara yol açmıştır. Bu durum, günümüzde de Orta Doğu'nun istikrarsız bir bölge olarak kalmasına neden olmaktadır. Orta Doğu'nun sınırlarını çizen bu tarihsel olaylar, bölgenin gelecekte de barış ve istikrar için çözümler aramasını gerektirecektir.