Uluslararası Antlaşmalar Kanunlardan Üstün Müdür ?

Kaan

New member
Uluslararası Antlaşmalar Kanunlardan Üstün Müdür?

Uluslararası hukuk ile iç hukuk arasındaki ilişki, devletlerin uluslararası alandaki yükümlülükleri ile iç hukuk normları arasındaki dengeyi anlamak açısından oldukça önemlidir. Birçok ülke, uluslararası antlaşmalara taraf olmayı kabul ederken, bu antlaşmaların ulusal hukuk ile olan bağını belirleyen bir sistem oluşturmuşlardır. Türkiye'de de uluslararası antlaşmaların ulusal kanunlardan üstün olup olmadığı sorusu, Türk Anayasası ve çeşitli içtihatlarla şekillenen bir tartışma alanıdır. Bu yazıda, uluslararası antlaşmaların ulusal kanunlardan üstün olup olmadığı sorusu derinlemesine ele alınacaktır.

Uluslararası Antlaşmaların Tanımı ve Hukuki Statüsü

Uluslararası antlaşmalar, iki veya daha fazla devlet ya da uluslararası kuruluş arasında yapılan yazılı anlaşmalar olarak tanımlanabilir. Bu anlaşmalar, taraf devletlerin birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerini belirler. Uluslararası antlaşmaların iç hukuktaki yeri, her devletin hukuki düzenine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bir devlet, uluslararası antlaşmalara taraf olmadan önce iç hukukunda bu antlaşmaların nasıl uygulanacağına dair bir düzenleme yapar. Çoğu zaman uluslararası antlaşmaların, iç hukuka karşı üstünlük durumu, o devletin anayasal yapısına ve hukuk anlayışına bağlı olarak şekillenir.

Türk Hukukunda Uluslararası Antlaşmaların Durumu

Türkiye'deki durum, özellikle 1982 Anayasası ile şekillenmiştir. Anayasada, uluslararası antlaşmaların ulusal hukukla ilişkisi belirlenmiştir. 1982 Anayasası'nın 90. maddesi, uluslararası antlaşmaların iç hukuk karşısındaki üstünlüğünü şu şekilde düzenler: “Usulüne göre yürürlüğe giren uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bu antlaşmaların iç hukukla çelişmesi durumunda, antlaşma hükümleri esas alınır.” Bu madde, uluslararası antlaşmaların Türk iç hukukundan daha üstün olabileceğini ifade eder.

Anayasadaki bu hüküm, Türkiye'deki uygulamada uluslararası antlaşmaların, özellikle temel hak ve özgürlüklerle ilgili olanlarının, iç hukukla çelişmesi durumunda üstün olacağı anlamına gelir. Ancak, bir uluslararası antlaşmanın iç hukuka aykırı olması durumunda, bu antlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağına yönelik karar, çoğunlukla Anayasa Mahkemesi ve diğer yargı organlarının kararlarına bağlıdır.

Uluslararası Antlaşmaların Üstünlüğüne Yönelik Hukuki Görüşler

Uluslararası antlaşmaların kanunlardan üstün olup olmadığına dair farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı hukukçular, uluslararası antlaşmaların sadece ulusal hukukun bir parçası olduğunu ve dolayısıyla anayasaya aykırı olamayacağını savunur. Bu görüşe göre, devletler, uluslararası antlaşmalarla bağlı olsalar da, bu antlaşmaların kendi anayasal düzenleriyle çelişmesi durumunda, anayasa öncelikli olmalıdır. Ancak diğer bir görüş, uluslararası hukuk ile iç hukuk arasındaki üstünlük sırasının, taraf devletlerin ulusal sistemlerine göre belirleneceğini ifade eder. Bu görüşe göre, uluslararası hukuk, belirli şartlar altında iç hukuktan üstün olmalıdır.

Özellikle insan hakları gibi evrensel değerlere dayalı uluslararası sözleşmelerin iç hukukla çelişmesi durumunda, çoğu hukukçu, uluslararası antlaşmaların üstün olacağı yönünde görüş bildirir. Bu tür antlaşmaların iç hukuka üstün sayılması gerektiği, birey haklarını güvence altına almak amacıyla ulusal hukukta esneklik sağlanması gerektiği savunulmaktadır.

Anayasa Mahkemesi ve Yargı Kararlarının Rolü

Türkiye'de, anayasa ile çelişen uluslararası antlaşmaların hükümsüz olacağı yönündeki görüş, Anayasa Mahkemesi tarafından zaman zaman tartışmaya açılmıştır. 2004 yılında yapılan bir Anayasa Mahkemesi kararında, insan hakları alanında Türkiye’nin taraf olduğu bir uluslararası antlaşma ile iç hukuk arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkmış ve mahkeme, antlaşma hükümlerini iç hukuka üstün tutmuştur. Bu karar, Türkiye'deki uluslararası antlaşmaların iç hukuk karşısındaki üstünlüğünü gösteren önemli bir örnek olarak kabul edilmektedir.

Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin farklı kararlarında, anayasa ile uluslararası antlaşmalar arasında bir çatışma olduğunda, öncelikli olarak anayasanın uygulanması gerektiğine dair görüşler de mevcuttur. Bu tür kararlar, uluslararası hukuk ile iç hukuk arasındaki dengenin tam olarak nasıl kurulacağına dair önemli bir tartışma yaratmaktadır.

Uluslararası Antlaşmaların Üstünlüğü ve Evrensel Değerler

Uluslararası antlaşmaların ulusal hukuktan üstün olup olmadığına dair bir diğer önemli tartışma noktası, evrensel değerlerdir. Özellikle insan hakları, çevre koruma ve savaş suçları gibi evrensel nitelik taşıyan konular, uluslararası antlaşmaların iç hukuk ile çelişmesi durumunda, ulusal hukuktan üstün olmasını gerektirebilir. Bu tür antlaşmaların uygulanması, devletlerin uluslararası toplum ile olan ilişkilerini düzenlerken, aynı zamanda evrensel değerlerin korunmasını sağlamak amacı taşır.

İnsan hakları ile ilgili olarak, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar, üye devletlere insan haklarını koruma yükümlülüğü getirmiştir. Bu yükümlülük, çoğu zaman iç hukukla çelişse bile, uluslararası antlaşmaların üstün tutulmasını gerektirebilir. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan bir devlet, iç hukukunda bu sözleşmeye aykırı bir düzenleme yaparsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulması söz konusu olabilir.

Sonuç

Uluslararası antlaşmaların, iç hukuk karşısındaki üstünlüğü, her devletin hukuk düzenine ve anayasal yapısına göre farklılık gösterebilir. Türkiye özelinde, 1982 Anayasası, uluslararası antlaşmaların iç hukuk ile çelişmesi durumunda, bu antlaşmaların esas alınması gerektiğini belirtmektedir. Ancak, Anayasa Mahkemesi ve diğer yargı organları, iç hukukun ve anayasanın üstünlüğünü de göz önünde bulundurarak kararlar verebilir. Bu durum, uluslararası antlaşmaların kanunlardan üstün olup olmadığına dair genel bir sonuca ulaşmayı zorlaştırmakta ve her durumun özel olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir.

Uluslararası antlaşmaların iç hukukla çatıştığı durumlar, genellikle insan hakları gibi evrensel değerler söz konusu olduğunda daha belirgin hale gelir. Ancak, her devletin hukuk anlayışı ve uluslararası yükümlülüklerine duyduğu bağlılık da bu sorunun cevabını etkileyen önemli faktörlerdir.